Blogger tarafından desteklenmektedir.

29 Mayıs 2014 Perşembe

''Olma''ktı gaye; ''Sahip Olmak'' oldu...

2 yorum :

   ''Olma''ktı gaye; ''Sahip Olmak'' oldu...
   
       Günler birbirini kovaladıkça biz de ananevi hal ve tasavvurlarımızı kovar olduk.  Eğitimde, Sanatta, Sosyal ve Kültürel faaliyetlerde... ezcümle hayatın her alanında ‘’bizden olmayan(!)’’ biz varız artık.
   
    Yeryüzünün gerek ve gerçeklerini ihmal etmeden, ukbâ’dan gıdalanmaya yönelen bir hayat bizim esasımızdı. Ve bu hayatın temeli ilim, İman ve itaatin doğurduğu; sevgi, muhabbet, yardımlaşma ve dayanışma, cömertlik, fedakarlık vb. tüm ahlak ve erdeme haiz hal ve hareketlerdi.
   
   Bugün, madde ile manayı ayırıp, maddede kemal bulmaya gayret edenler; insanlığı iflas ettirmiş ve pişkin bir şekilde bunun adını sözüm ona ‘’Medeniyet’’ koymuştur.
   
   İslam medeniyetinin üç temel unsuru vardır: İlim, teknik ve İslam ahlakı. (Hekimoğlu İsmail)
   
   Malumdur! İlim imandan da evvel gelir derler. Bütün arzulanan hallerin geri gelmesi içinde evvela ilme, gereken değer ve hürmeti vermek mecburiyetindeyiz. O halde Eğitim ve eğitimin amacını irdeleyerek bir sonuca varmak elzem olandır.
  
   Bugün Türkiye ve Dünya’da eğitimin temel amacı; kamil bir insan yetiştirmek değil, daha çok para kazanan ve maddeye daha çok hükmeden bir insan tipi yetiştirmektir. Geleneksel eğitim tasavvurunda insanın maddi ve manevi olgunluğu hedeflenirken, günümüzde en çok kazanan mesleğe hizmetçi yetiştirmek hedeflenmiştir.
  
   Bu hal kendini kavramlarda dahi açığa vurmaktadır..!                        

   Misâlen:
   
   İlim talim edene talebe denirdi. Talebe yani talep eden. Mecburiyet değil, fertlerin kendi arzu ve isteklerinin hakim olduğu bir ruh hali… Sonra öğrenci oldu bu kavram. Eski ruh halini kaybetti, zorla öğrenici hali mevcut oldu… Para için, makam için, madde için öğrenici…
  
   Benzer ruh kaybını muallim-öğretmen, mektep- okul vb. bir çok kelimede bulmak mümkündür.
  
   Neden mi?
  
   Eğitimin sadece mesleki kaygılarla sınırlandırılması ve servis edilmesi..!
   
   İlim, hikmet ve muhabbet yuvası olan câmii, tekke, zâviye ve medreselerin kapatılması; kahve, meyhane, bar vb… ifsat mekanlarının çoğalmasını beraberinde getirdi. Bu kurumların yerini doldurması beklenen günümüz okul müfredatlarında ise sadece akıllar beslenmeye çalışılmıştır. Bu durum "eline, diline, beline sahip olmak" halini ortadan kaldırmış ve insanlığı ahlaken birçok problemlere sürüklemiştir.
   
   Neden mi?
  
   İhlas, haya, adalet, ahlak ve maneviyat doğurmayan sözde ‘’pozitif’’ halde ‘’negatif’’ sadece dünyevi ilimler ve bunların okutulmaya çalışıldığı okullar…
  
   Hem sonra eğitim, artık ‘’ Beşikten mezara’’ değil hayatın sadece ‘’okul‘’ dönemini kapsıyor.
   
   Neden mi?
   
   Çünkü gaye oldurmak değil, maddeye sahip oldurmak. Gaye yok, çare yok, değer yok… her şey sadece maddeden  ibaret!
   
   Konunun genişliği yazıyı 1. Bölüm olarak burada bitirmemi gerek kılıyor…İnsanlığın manen ve madden kemal bulduğu günlerin bizim olması temennisiyle… Allah’a emanet olun.
                                                                                                                                                                  Hakan İNCE







     

2 yorum :

  1. ALLAH C.C.RAZI OLSUN. İlim iki kanat değilmidir ? Biri zahiri biri batıni... Bu kanatlara kavuşmadan semaya dalmadan yerden göremediklerimizi görebilmemiz mümkün mü? Öteler var öteler... Ötelerden de öteler... Emekli olana kadar 20-30-40 sene İnsan öğüten ve şirketlere-sanayiye kalifiye köle üreten maddeci olan ve manevi ilimlerin filizlenmesine mahal vermeyen bu eğitim sisteminden anca böyle meyveler çıkmaz mı? Eski usûl zahiri ilim ve batını ilimlerin birbirlerinden ayrı değil birbirlerini tamamlayıcı şekilde okutulmasının muteber neticeleri tarih ile delil-i mutlaktır. İlmin tek taraflı ele alınması yazarımızın da dikkat çektiği gibi insan davranış,anlayış,yaşayış ve ahlakına sirayet etmiştir. Zahiren ilme hakim olmak saadeti getirmez ki... Batınen ilme hakimiyetle her şeyin hakiki anlamı ortaya çıkmaya başlar. Ehli zahir, batını bilmediğinden kıyas yapamaz ve hayret makamına çıkamaz. Nice profesörler,doçentler,mucitler bu mevkilerine rağmen batını ilim zafiyetleri varsa iman dahi edememektedir. Nasıl bu kadar çok bilipte iman edilememektedir ? Mübarek Pir'imiz Yunus Emre Hazretlerinin sözlerine dikkat edelim...

    İlim ilim bilmektir
    İlim kendin bilmektir
    Sen kendini bilmezsin
    Ya nice okumaktır

    Okumaktan mana ne ?
    Kişi Hak'kı bilmektir
    Çün okudun bilmezsin
    Ha bir kuru ekmektir

    Okudum bildim deme
    Çok taat kıldım deme
    Eğer Hak bilmez isen
    Abes yere yermektir.

    YanıtlaSil
  2. İlim ile hakka vasıl olmak. Dünyevi işlerin kalitesini arttırdığı gibi kişininde kalitesini arttırmaz mı? Kalitesi artmış edeb,ahlak,haya,güvenilirlik bugünkü ihtiyaç duyulan en büyük kalifiye eleman özellikleri değilmidir? Ehli Zahir ve Ehli batın olan kimse bu dünyada ne sebepten bulunduğunu bilerek, kendi menfaatlerini ön planda tutup vakit doldurup maaş almak için değil, insanlar için nasıl daha faydalı olabilirim diye düşünmez mi? Bunlar ilmin sadece dünyaya yansıyanlarıdır ki bir de ilmin ahrette muteber mertebeleri vardır.

    ALLAH C.C. kutlu elçisi MUHAMMED A.S.' a bize hitaben bildiriyor.

    "Hiç bilen ile bilmeyen bir olur mu?" (Zümer,9)

    YanıtlaSil