İnsan İçin Tekâmülün Kadim Sırrı, Edeptir!
Besmele,
hamdele, salvele… İlk edeptir. Onunla başlarım.
Edep,
hal ve hareketlerimizde ‘’Allah(c.c) her ne yaparsak görüyor’’ ölçüsünün
olmasıdır.Bu kazanımıyla da edep, insanı makamların en yücesine, ihsan makamına
erdiren özyoldur. Edebin ufuk noktası, müşahhas hali Allah’ın Resulü’dür(s.a.v).
Alanının genişliği, iyinin
ve güzelin bütün tonunu kapsaması
sebebiyle her türlü çözümü edebe bağlayabiliriz aslında. Bir toplumda önce edep
olmalı, ilim gerek olmalı, tekâmül gaye olmalı. Birbirine kenetlenmiş üç büyük
olaydır bunlar. Ayrılmaz!
Tarihin
henüz net olarak bilmediğimiz bir sahnesinde biz, adeta ‘’günübirlikçi’’ bir
niyetle dünya’ya kapıldık. Dünya bir anlamda Batı’dır. Ekonomik çıkarların,
ihtiras ve hırsların bizi getirdiği noktada bugün, ideoloji yapmaktan ve bu
ideolojiler doğrultusunda estetik, sanat,ticaret, siyaset vb. onun varlığını
kanıtlama bağlamında verilen mücadelelerle, bir noktada çıkmaza girildi: Edep.
Geçen yüzyılın çıldırttığı bir
olgu oldu EDEP. Hakkı verilmedi. Geçmiş, bu yönüyle sorgulanmaya müstehaktır.
Edep, İnsanlığın en ideal çizgisi ve iktidar noktasıdır. Zamanın dönemeci,
belki dirilişidir.
Bugün
dahi yanlış ve aykırı hareketlerin onulmaz haykırışına karşılık, toplumumuzda
edebin kadim izleri her zaman kendini gösterir. Fakat galiba lâubalilik ve
sınır tanımaz yönü insanın, göstermiyor bu izleri ona.
Keşfu’l-Mahcûb’un sahibi büyük
veli Hucvirî (k.s) der ki:
‘’İnsanın bütün
kaybı, her işin esası olan edebi kaybetmesinden kaynaklanmaktadır. Bu, hep
böyledir, değişmez. Din ve dünya işlerinin hepsi edeple güzel olur. Edep
olmadan hiçbir güzel iş ortaya çıkmaz.
Edep, yerine göre farklı şekillerde olur. Halkın içinde
gereken edep, güzel insanlığı ve mertliği muhafaza etmektir. Dindeki edep,
Sünnet’e uymaktır. Muhabbetteki edep, saygıyı gözetmektir. Bu üçü birbirine
bağlıdır.’’(1)
Edebin Kaynağı
İlâhîdir. İlâhî Kaynak Edebtir, Güzel Ahlaktır…
İlk emri ‘’Oku’’ olan İslam dini;
ilmi araç, edebi gaye edinmiştir. Bizim inancımızda bütün ilimlere kaynak da,
sebep de Allah’tır(c.c). ‘’İlim ondan, ilimle ona’’ diye tabir edebileceğimiz
bir durum bu. Müthiş bir olay. Esrarengiz. Dikkate şayandır ki bütün ilimler
Esmâ-ül Hüsna ile sonuçlanır. Esmâ, Allah’ı(c.c) tanımak için kullara
öğretilmiştir. Esmâ, marifetullah içindir. Marifetullah, Allah ile kul
arasındaki ilişkiye şuur verir, ihsan mevkîne götürür.
Hem edep,
ilimden önce gelir, ilim hakiki edebe yol olur. Zira ‘’Kulları içinde Allah’dan
ancak âlimler (hakkıyla) korkar.’’(2)
Diyebiliriz
ki, İnsanların davranışlarını üç bölümde görmek mümkün:Tevazu, vakar ve kibir.
Tevazu, insanın kendini terbiye
için, nefsine daha aşağı bir hayat vermektir. Başkalarını kendinden yüce görmektir.
Vakar, haddini bilmektir. Kendin
olmaktır.
Kibir ise sınırı aşmaktır.
Kendini bilmemektir.
Bir başka ve öz ifadesiyle de:
-Tevazu edeptir.Tevazu Allah’a en
yakın olunandır. Secde gibi mesela.
-Vakar gerektir.Yerine göre dinin
şartıdır. Namazdaki kıyam gibi mesela.
-Kibir felakettir. Onun dinde
yeri yoktur.
İlim Ancak Edeple
Anlaşılır, Edep Ancak İlimle Kazanılır..!
Edebin barındırdığı en önemli
husus, sahibini bilgisizlikten korumasıdır. Edebin bu harikulade özelliği bugün
tam olarak görülemiyor ne yazık ki. Edep insanı peyderpey olgunlaştırıyor,
insanı Allah’a(c.c) sevdiriyor. ‘’Allah bir kulunu severse, sevdiğine gönderir,
terbiye ettirir, azametine yakışacak şekilde ona edep öğrettirir ve nihayet onu
sever.’’ (3)Arapçada "te'dip" kelimesi yani edeplendirmek, birini bir
konuda bilgilendirmek anlamına da gelir. Dolayısıyla insan ilk basamağı aşınca
gerçek bir ilim yoluna girmiş oluyor. Görüldüğü gibi ilk basamak edep ve
sonrasında ilimdir. İkinci adımda da ilim, edebin hakikisine ulaştırmak için
vesile olunuyor. Neticesinde Allah kulunu seviyor ve sevdiğiyle eğitiyor. Tâ ki
ona olan sevgisi, onu has kullar makamına erdirtiyor.
Edep sahibinin ihtiyaç duyduğu bilgiye
sahip olması zorunludur. Çünkü şeytan cahil insanı asıl bu aşamadan sonra
saptırmak ister. Ve ona olanca vesvese vererek kuşkulandırmaya çalışır.
Vesveselerle onu bıktırmayı, ona dini zor göstermeyi murat eder. Vesveseye
karşı da ancak ilimle ayakta durabiliriz. Bu aşamayı da insan ancak bu yolun
büyükleriyle beraber aşar. Yani hakiki edebe edeplilerle ulaşılır.
Anlaşılan odur ki, ilim metinlerdedir
ve edep metinlerin anlatmak istedikleridir.
Son
olarak insan için; secde edeptir, örtü edeptir, temizlik edeptir, cömertlik
edeptir, şefkat edeptir, dua edeptir, aşk edeptir… ödev, edeptir..!
Bu
minvalde kendini değiştirmek pek tabidir ki başkasını ve giderek bir toplumu
değiştirmek olacaktır.
Vesselam...
Hakan İNCE
1-Hucvirî(m. 1009-1072)-Keşfu’l-Mahcûb
2-Fâtır Suresi-28
3- Şah-ı Nakşibend Hz. ( k. s.)
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder